Panik ataklar aniden ortaya çıkan yoğun kaygı nöbetleridir. Bilincinde olunan ya da bilincinde olunmayan tetikleyicilerle ortaya çıkmaktadır. Herhangi bir fizyolojik kökeni olmamasına rağmen kişinin bedeninde çeşitli rahatsızlar duyumsaması ile başlar. Bir panik atağı sırasında yaşanan bedensel ve fizyolojik belirtilere örnek olarak;
- Çarpıntı kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma
- Terleme
- Titreme
- Soluğunu alamıyor, boğuluyor duygusu, solunumun sıklaşması,
- Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma hissi,
- Bulantı ya da karın ağrısı,
- Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma,
- Gerçekdışılaşma, öze yabancılaşma
- Uyuşma ya da karıncalanma duyuları,
- Üşüme, sıcak soğuk basmaları,
- Sık idrara çıkma,
- Kan basıncının yükselmesi,
Yukarıdakilerin hepsi bir kişide görülebileceği gibi birkaç tanesini de kişi deneyimleyebilir. Bu fizyolojik belirtilerin yanı sıra kişi panik nöbetleri sırasında hissettiği bu semptomlar yüzünden yoğun bir ölüm, delirme korkusu ya da kontrolünü yitireceği korkusu yaşamaktadır. Panik ataklarının en şiddetli dönemi çoğu zaman 10 dakika kadar sürer nadiren yarım saati aşar.
Yaşanan bedensel ve fizyolojik sıkıntılara ve bunlara bağlı olarak gelişen kişideki ölüm korkusuna panik atak denilebilmesi için ilk önce kişide gerçekten bir fizyolojik sıkıntı var mı yok mu bunun kontrollerinin sağlanması gerekir. Kalp atımı düzensizlikleri gibi kardiyolojik rahatsızlıklar, kan şekeri düşüklüğü, astım gibi hastalıklar panik nöbetlerine benzer belirtiler çıkartabilirken aynı zamanda kişinin çay ve kahve tüketimi de sorgulanmalıdır.
Panik bozuklukta kişiler birdenbire, beklenmedik biçimde, herhangi bir durumla ilişkili olmadan panik atakları yaşamaktadırlar. Yani panik ataklar belirli herhangi bir duruma, nesneye karşı olurken panik bozuklukta panik atakların ne zaman ve nerede geleceği belli değildir. Panik bozukluk bir tür kaygı (bunaltı) bozukluğu olarak kabul edilir. Kişiler panik atakları sırasında yaşadıkları korkularının yanında iki atak arasında da sürekli olarak atağın tekrar geleceği kaygısını taşırlar. Buna beklenti anksiyetesi denir. Kişiler bu beklenti anksiyeteleriyle başa çıkabilmek, yaşanabilecek bir panik nöbetini engelleyebilmek için yaşam standartlarını bozucu, işlevsel olmayan çeşitli davranış değişikliklerine giderler. Bunlar;
- Yanlarında sürekli ilaç taşıma, su ve diğer güvende hissettirici eşyalar bulundurma
- Evden çıkarken yalnız başına çıkamama, bir yerden bir yere gidememe
- Evde ya da herhangi bir yerde yalnız kalamama
- Bedensel uyarımlarında artışa sebep olan ( kalp atışında hızlanma vb. ) spor ve cinsel etkinliklerden uzak durma
- Kaygı ve panik durumuyla baş edebilmek için alkol alma, yatıştırıcı ilaç alma
- Sürekli olarak nabız ya da tansiyon ölçme
- Yeme düzenlerine ve diyetlerine aşırı önem verme, birçok yiyecek ve içecekten uzak durma
- Eşinin ya da yakınlarının sürekli olarak nerede olduğunu bilmek isteme
- Sinema gibi kapalı alanlarda çıkışa yakın oturma isteği
Panik bozukluğu olan kişilerin birçoğunda agorafobi de görülebilir. Agorafobi, panik atağının çıkması durumunda yardım sağlanamayacağının düşünüldüğü yerlerde bulunmaktan kaçmaktır. Agorafobisi olan kişiler kalabalık olan yerler, kapalı olan yerler, araba kullanma, evden uzakta olma, tek başına olma durumlarından kaçınırlar.
Gerçek bir tehlike karşısında yaşanan korku ve panik aslında bizim yaşamımızı kurtaran işlevsel bir araçtır. Örneğin yırtıcı bir hayvanla karşı karşıya geldiğimizde ya da karşıdan karşıya geçerken hızla bize doğru gelen bir araba gördüğümüzde sinir sistemimizde birtakım değişimler yaşanmaya başlar ve terlemeye başlarız, kalbimiz hızlı hızlı atmaya başlar, hızlı nefes almaya başlarız. Bütün bunlar bizi savaşmaya (gerçek olan tehlikeye karşı kendimizi savunmamıza) ya da kaçmaya (tehlikeden uzaklaşma) iter. Dolayısıyla gerçek bir tehlike karşısında alarm durumuna geçeriz, ona karşı kendimizi hazırlarız. Ancak panik atakta yaşanan bedensel duyumlar gerçekte bir tehlike olmadığından dolayı birer yanlış alarmdır. Bu yanlış alarmları yanlış yorumlarız ve tehlike var sanırız.
İlk panik atağının nerede, ne zaman ve nasıl geliştiği önemli bir ayrıntıdır. Bu yüzden ayrıntılı sorgulanması gerekir. Yakın birinin kaybı ya da kaybedileceği düşüncesi, ayrılık, çocukluk döneminde yaşanan kayıpların alevlenmesi, diğer stres yaratıcı yaşam olayları, iş yaşamında zorluklar, sağlık sorunları gibi nedenler panik bozukluğuna neden olabilmektedir. Bunun yanında kalıtımsal yatkınlık ve mizaç özelliklerinin de önemli etkisi vardır.
Panik atakta kişilerin yaşadığı bedensel duyumlara eşlik eden felaket senaryoları arasında genellikle anlamlı bir ilişki vardır. Örneğin çarpıntı hissettiklerinde “kalp krizi geçiriyorum” “öleceğim” “kalbim duracak”, nefes darlığı hissettiklerinde “boğulacağım”, uyuşma hissettiklerinde “felç oluyorum”, halsizlik hissettiklerinde “bayılacağım”, baş ağrısı hissettiklerinde “ tansiyonum yükseldi” “beyin kanaması geçiriyorum” “beynimde tümör var” gibi düşünceler akıllarından geçer. Bu tip düşünceler kişilerin yaptıkları bilişsel çarpıtmalardan kaynaklıdır. Olası kötü sonuçları abartma bilişsel çarpıtmasında kişi, kötü bir olayın gerçekleşme olasılığını aşırı derecede abartır ve bunu tartışılmaz görür. Yıkımsallaştırmada ise kişi olası sonuçları abartmanın yanında bu olasılık gerçeklemiş olduktan sonraki sürecin sonuçlarını abartmaya meyillidir. Örneğin, “bir trafik kazası yapar ve ölürsem çocuklarım anne babasız kalır ve yoksulluk içinde yaşamak zorunda kalırlar.”
Panik bozukluğun tedavisinde ilaç kullanımının yanında (her zaman gerekmez) bilişsel davranışçı terapi yöntemleri, etkinliğini yapılan çalışmalarla kanıtlamıştır. Bilişsel davranışçı terapide kişinin felaket düşünceleriyle birlikte panik atakları önlemek için yaptıkları kaçınma ve güvenlik arama davranışları değerlendirilir. Yapılan bilişsel çarpıtmalar ve olumsuz otomatik düşünceler üzerinde çalışılır.
Unutulmaması gereken en önemli şey, kaygı her zaman hayatımızın her alanında var olacaktır. Ancak işlevsel olmayan kaygı ve buna bağlı olarak çıkabilecek kaygı bozuklukları tedavi edilmelidir.
Psk. Duygu Yürek
Kaynakça:
- Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Orhan Öztürk ve Aylin Uluşahin, Bayt Yayınları
- Bilişsel Davranışçı Terapiler, Işık Savaşır ve ark., Türk Psikologlar Derneği Yayınları
- Panik Bozukluğu Nedir? Nasıl Baş Edilir?, Ertuğrul Köroğlu, HYB Yayıncılık