Üstün potansiyelli çocuklara sahip aileler sıklıkla çocuklarının yaşadığı kaygılar konusunda kaygılıdırlar. Araştırmalara göre çocukların %12 ile % 20 sinin tedavi için başvuru yapabilecek düzeyde kaygı yaşadığını ve yaklaşık %3 ünün ise çeşitli anksiyete bozuklukları tanısı aldıkları görülmüştür.
Malesef ki çocuklar her zaman yaşadıkları kaygılarını “anne ben kaygılıyım” ya da “baba” korkuyorum şeklinde ifade edemezler. Çocukların kaygılarını gösterme şekilleri onların mizacına göre çok çeşitli şekillerde dışa vurulur. Bazı çocuklar agresif bir şekilde ağlamayı seçer, bazıları uygunsuz davranışlar sergilerler bazıları da içe çekilirler.
Anksiyete başlı başına zaten rahatsızlık veren bir durumken bir de tedavi edilmeyen anksiyete akademik yetersizlik, madde kullanımı ve diğer psikiyatrik rahatsızlıklar gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.
Çocuklarda Kaygı Kaynakları
Araştırmalar, genetik, mizaç, anne-çocuk erken dönem bağlanması, ailenin çocuğu onaylamaması ve/veya eleştirmesi, ebeveyn kaygısı gibi birçok faktörün çocukta kaygıya sebep olabileceğini göstermiştir. Bunların dışında yaşıtları tarafından reddedilmek veya zorbalığa maruz kalmak, gece terörü, çeşitli fobiler gibi birçok farklı faktör de kaygı sebepleri olarak sıralanabilir.
Yapılan bir araştırmada, ebeveyn kaygısının, çocukluk kaygısının en önemli yordayıcısı olduğu bulunmuştur. Bu şu anlama geliyor, eğer bir çocuk kaygılı bir anne ya da kaygılı bir babayla karşı karşıya ise çocuk da çok ihtimaldir ki kaygıyı deneyimlemektedir. Ebeveynin kaygısına ek olarak bazı ebeveynsel durumlar da çocukların kaygıyı deneyimlemesine sebep olmaktadır. Bunlar;
- Çocuklarda öngörülemezlik yaratan tutarsız ebeveynlik.
- Bir davranışın kabul edilebilir bir şey olup olmadığını bilemeyen çocuk
- Çocuklarla ilgili olmayan konularda veya ebeveynlikle ilgili olan konularda çocuğun yanında anne-babanın tartışması
- Çocuğun yanında sağlık sorunları, ailenin diğer üyeleri ile ilgili sorunlar ve var olan diğer meseleler gibi yetişkinleri ilgilendiren meseleleri, çocuğun yanında tartışmak
Ancak onaylanmama ve eleştiri çocuklarda en yaygın olarak kaygı kaynağıdır ve özel dikkat gerektirir. Ebeveynler çocukların yaşamlarındaki en önemli kişilerdir ve inanıyorum ki ebeveyn onayı çocuklar için en birincil motive edici güçtür. Çocuklar ailelerinin 7/24 onayını isterler. Ama çocuk yetiştirirken ebeveynler çok doğaldır ki çocuklarının seçimlerini ve davranışlarını onaylamamaları gereken durumlar yaşayabilirler. Oldukça yapıcı, yumuşak ve sevgiyle yapılsa bile davranış düzeltme bir onaylamama davranışıdır ve çocukta kaygı yaratır. Bu da demektir normal bir ebeveynliğin kendisi çocukta bir miktar stres yaratacaktır zaten. Belki bunu kaçınılması mümkün olmayan “gerekli kaygı” olarak tanımlayabiliriz. Ancak ebeveynler ebeveyn- çocuk etkileşimlerindeki kendi yoğun hayal kırıklığı ve öfke duygularının neden olduğu “gereksiz kaygı” dan kaçınmalıdırlar.
Kaygı ve Üstün Potansiyelli Çocuk
Bazı anksiyete kaynakları tüm çocuklar için ortak iken aileler, öğretmenler ve üstün potansiyelli çocuğun bakımıyla ilgilenen kişilerin bilmesi gereken şey üstün potansiyelli çocukların yukarıda sıralanan anksiyete kaynaklarına ek olarak üstün olmanın getirdiği bazı anksiyete kaynaklarına da sahiptirler. Üstün çocukların kendilerinin, farklı sosyal başa çıkma yöntemleri onların sosyal olarak reddedilmesine yol açar.
Üstün çocukların karşılaşabilecekleri bir diğer kaygı kaynağı ise “büyük balık küçük göl” etkisidir; normal eğitimden üstünlere özel sınıflarda eğitime geçtiklerinde hissedebilecekleri etki. Geçmişte olduğundan daha fazla çaba göstermelerini gerektirecek bir durumla karşılaştıklarındaki duvara çarpma hissi yaşarlar.
Üstün potansiyellerde kaygı yaratan sosyal duygusal karakteristikleri şu şekildedir;
- Fiziksel, sosyal ve kişilerarası durumlarda yüksek farkındalığa neden olan duyarlılık sahibi olma. Yüksek duyarlılığa sahip olmaları ile ailelerinin, öğretmenlerinin, mentorlarının ve diğer yetişkinlerin duygularını ve modlarını deneyimleyebiliyorlar. Bu karakteristik özellikleri sayesinde bu çocuklar ebeveynlerinin mutlu, kaygılı ya da stresli olduklarını anlarlar. Ayrıca onaylanmama durumuyla karşılaştıklarında da bunun bilincinde olurlar ve aileleri mutsuz olduğunda bu durumdan kendilerini sorumlu hissedebilirler. Üstün potansiyelli çocuklar aynı diğer çocuklar ne hissediyorsa onu hissederler sadece ailelerinin iletişimlerindeki ve tavırlarındaki farklılığı daha çok hisseder ve görürler.
- Analitik tutumları dolayısı ile karşılaştıkları her şeyi ve herkesi sorgulama, değerlendirme ve yargılama eğilimindedirler. Topluluk içinde aileleri ve öğretmenleri gibi kişileri sorguladıkları ya da onlara meydan okudukları için de onaylanmama ve eleştiriyle karşılaşırlar. Mesela, üstün potansiyelli bir çocuk öğretmeninin hatasını düzelttiğinde karşılaşacağı tepki takdir değil savunma ve onaylanmama, kınanma olabilir. Analitik tutum üstün potansiyelli çocukların toplumla çatışmasına, dışsal bir çatışma kaynağı oluşturmasına yatkın hale getirir.
- Öz eleştiri de anksiyete kaynağı olabilir. Bu çocukların var olan analitik tutumları sadece diğerlerine yönelmez kendilerine de yönelir. Zekalarını kendilerine yönelttiklerinde eğilimleri başarılarına odaklanmak değil başaramadıklarına odaklanmak şeklinde olmaktadır. Eleştirel bakışın kendisine yönelmesi kendisini onaylamamasına neden olur bu da içsel çatışma ve kaygı yaratır.
Aileler ne yapmalı?
Ailelerin ilk karşılaşacakları zorluk çocuklarındaki kaygıyı farketmeleridir. Çocuk “korkuyorum” dediğinde aileler kaygıyı kolaylıkla anlarlar ancak kaygı daima bu kadar görünür değildir ve birçok farklı şekilde kendini gösterebilir. Aileler çocuklarındaki patlama, taşma hallerine ve gösterdikleri aşırı tepkilere illa kötü, istenmeyen davranışlar olarak bakmamalılar çünkü bunlar kaygı ya da stresin işareti olarak var olabilirler.
Duruma uygun olmayan aşırı tepkiler gösteren sadece çocuklar değil ebeveynlerdir de aynı zamanda. Aileler genellikle çocuklarından bir şeyi yapmalarını istediklerinde ancak çocuktan cevap alamadıklarında aşırı tepki gösterirler. Örneğin, ebeveyn çocuğundan bulaşık makinesine bulaşıkları yerleştirmesini ister ve çocuk “bir dakika” olarak cevap verir. Ebeveyn bekler ve çocuk yapmamak için direndiğinde isteğini birkaç kere tekrarlar. Sonunda da yapılan bu tekrarlarla ebeveyn hayal kırıklığı ile öfke duymaya başlar. Aileler çocuklarına verdikleri tepkileri izlemeli ve mümkün olduğunda duygusal aşırı tepkilerini minimize etmelilerdir.
Üstün potansiyelli çocuklara sahip ailelerin üstünde düşünmeleri gereken bir konu vardır ki o da çocuklarının analitik düşünce yapıları, kendilerini eleştirmeleri ve yüksek duyarlılıkları yüzünden sergiledikleri duygulara nasıl cevap verecekleridir. Çocuk herhangi bir negatif duygusunu dışa vurduğunda ailelerin ilk tepkileri bu duyguyu hafifletmeye çalışmak, acısını dindirmeye çalışmak ya da problemi çözmeye çalışmak olmaktadır. Örneğin, çocuk okuldan eve geldiğinde okuldaki arkadaşları tarafından dışlanmasından dolayı yaşadığı üzüntüyü ifade ettiğinde “buna üzülecek ne var?” ya da “herşey yoluna girer merak etme” gibi tepkiler verdiklerinde, problemi çözmeye kalkıştıklarında veya yaşadığı durumun aslında çok da kötü bir şey olmadığına çocuğu ikna etmeye çalıştıklarında çocuğun yaşadığı bu duyguyu ve deneyimi önemsizleştirmektedirler. Böyle bir yaklaşım tam tersine negatif duyguların ömrünü uzatır ve çocuğun deneyimini daha çok yoğunlaştırabilir. Ebeveynler çocuklarının duygularını ifade etmelerine izin vermeli sonra da oradan uzaklaşıp çocukların kendilerini sakinleştirmelerine fırsat vermelidirler.
Uzm. Psk. Duygu Yürek Gürdeniz
Kaynak: Dr. Sal Mendaglio Management of anxiety begins et home adlı yazısından çeviridir.